Yıllar önceydi, benden 12 yaş küçük bir kadına aşıktım, o da beni seviyordu. Ama başaramadık büyük bir kederle ayrılmak zorunda kaldık, acı içinde ama hiç ses çıkarmadan birbirimize ebediyen veda ettik. Çektiğim acıyı kelimelerle anlatmama imkan yok; ölümden beterdi. O sıralarda 30 km uzakta bulunan komşu kentteki üniversitede yardımcı profesör olarak çalışıyordum. Her sabah 7´de arabama biniyor, güney otobanından işe gidiyor ve aynı yoldan geri geliyordum. Bunu üç yıl boyunca her gün yaptım, aynı şekilde, hiç aksatmadan ve hiç değiştirmeden. O acı dolu ayrılığın ardından iki hafta geçmişti, bir başka profesöre yardımcı oluyordum. O sabah işe gitmeye hazırlanıyordum; sıkıntılı ve gergindim; kalbim öylesine kırıktı ki. Kahvemi içtim ve fincanı masaya bıraktım, dikkatim meslekdaşımın yazdıklarına yönelikti. Birden çok net bir ses duydum; bir kırılma sesiydi, masadaki fincan kırılmıştı, öylesine ve durduğu yerde. Neden öyle düşündüğümü bilmiyorum ama duygularım bunun bir sinyal, özel bir işaret olduğunu söylüyordu ve bundan emindim. Dışarı fırladım, arabama bindim ve otobana girdim, ne zaman fark ettiğimi hatırlamıyorum ters yöndeydim yani kuzey otobanındaydım, hipnotik bir etki altında 30 km. yol almıştım. Bu yoldan ilk kez gidiyordum; kendime geldiğimde 10 metre ötedeki kavşağı ve "dur" işaretini gördüm, son anda zorlukla durabildim eğer durmasaydım tam önümde duran ayrıldığım sevgilimin arabasına çarpacaktım. İnanılmazdı ama tam o anda, oradadaydı ve onu dinledim; "Senin üniversitede olduğunu biliyordum, buluşmamızın artık imkansız olduğunu da ama bunu kabullenmek çok zordu. Evdeydim ve çok canım sıkılıyordu; mutfağa oturdum ve kendime kahve yaptım; seni düşünüyordum. Birden bir ses duydum ve masadaki kahve fincanının kendi kendine kırıldığını gördüm. İçimden bir ses "şimdi" diyordu; fırladım, arabama bindim ve kendimi burada buldum, nasıl geldiğimi hatırlamıyorum ve sen buradasın. Sonu ve olacaklar ne olursa olsun, artık beraberiz..." Prof. Dr. Lenny Dean